nalini sighn etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
nalini sighn etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

18 Haziran 2016 Cumartesi

Başmeleğin Gözdesi - Nalini Singh | Lonca Avcısı Serisi (Guild Hunter #3) || Kitap Tanıtım - Yorum


                                                     Başmeleğin Gözdesi
                                                            Nalini Singh




Seri: Lonca Avcısı -3
Tür: Fantastik, Doğaüstü Aşk, Macera, Aksiyon...
Sayfa: 385
Basım: Nisan 2016
Yayın: Yabancı










Arka Kapak Yazısı



LONCA AVCISI - 3.Kitap
Nalini Singh meleklerin hüküm sürdüğü, vampirlerin onların sadık hizmetkârları olduğu ve en büyük bedeli masumların ödediği nefes kesici dünyaya geri dönüyor.


Vampir avcısı Elena Deveraux ve sevgilisi, ölümcül Başmelek Raphael New York'a geri döndüklerinde yeni bir tehlikeyle karşı karşıya kalmışlardı... Bir okula saldıran vampirin geride bıraktığı manzara tamamen dehşet vericiydi; ve bu daha bir başlangıçtı. Kana susamış vampirlerin sayısı bir bir artarken şehrin sokakları kana bulanmıştı. Daha da kötüsü Raphael'in kendisi de yavaş yavaş kontrolünü kaybetmeye başlamıştı; gökyüzünü açıklanamayan kara bulutlar kaplamış, yeryüzü sarılmıştı. 


Kehânet ürkütücü bir şekilde gerçekleşiyordu: Hain ve kadim bir ölümsüz diriliyordu. Vahşi rüzgârlar onun adını fısıldıyordu: Caliane. O, oğlu Raphael için geri dönmüştü. Bunun için yolunun üzerinde ne varsa yok etmeye hazırdı, ve yolunun üzerinde tek birisi vardı: Elena, oğlunun yok edilmesi gereken gözdesi...




***






Gelelim benim yorumuma...

     Öncelikle çıkmasını hiç beklemediğim ve sınavlardan dolayı da takip edemediğimden doğum günümde çok değerli bir arkadaşımın hediyesi olarak elime geçti kitap. Bana hayatımın en güzel doğum gününü geçirmemi sağladı. Tüm boyunca kitapla beraber gezdim oturdum. -Hatta kutlama bitse de eve gidip şunu bir an önce okuyabilsem diye geçirmedim değil :D- Tüm arkadaşlarım abarttığımı söylese de -hayır abartmıyorum- seri bu kadarını hak ediyor neticede. Bu yüzden kitabın bendeki yeri ap ayrı.

     Bu kitapta birkaç şey dikkatimi çekti onlardan bahsedeceğim. Birincisi diğer kitaplara nazaran Raphael'in giderek daha çok insana benzemesi -misal, duygularını gösteriş şekli, düşünme şekli, biraz da davranış şekli.- İkincisi Elena'nın duvarlarını Raphael'e karşı tamamen indirmiş olması. Üçüncüsü de meleklerin tam bir cani olmaları.

     Evet üçüncüsü oraya yakışmadı bende farkındayım ama etkisini hala üzerimden atabilmiş değilim. Kitaba -çok net hatırlıyorum- 7 mayısın gecesinde başlayıp 8 mayısın sabahında bitirmiş olmama rağmen üzerinden bir aydan fazla geçmiş olmasına rağmen hala hatırladıkça ürperiyorum desem yeridir.

     Bunda en büyük etken de tabiki Nalini Singh'ın harika bir kalemi ve muazzam bir hayal gücü. Kitabı okumuyor sanki izliyorsunuz olayları. Ben kitabın nasıl bittiğini bile anlamadım. Elimden bırakmadım. İkinci kitapta aradığım atraksiyona tamamıyla bu kitapta doymuş bulunuyorum. 

     Ciddi anlamda dolu dolu bir kitaptı. Hem Raphael'e hem Elena'ya hem aşklarına hem savaşlarına hem... -liste böyle gider- bolca tanıklık ediyorsunuz.

     Başmeleğin Gözdesi sizi severek -bayılarak- okuyacağınız, uzun süre etkisinden kurtulamayacağınız -kurtulmak istemeyeceğiniz- bir dünyanın içine çekiyor.

     Benden size ufacık bir tavsiye. Kitaba başlamadan derin bir nefes alın. Zira bolca ihtiyacınız olacak.


Serinin diğer yorumladığım kitapları.
1-Meleklerin Kanı
2-Başmeleğin Öpücüğü
3-Başmeleğin Gözdesi



En sevdiğim kısma geçeceğim. -Alıntı kısmına-





Raphael bu eylemindeki sahipleniciliği saklama gereği duymadan eliyle Elena'yı ensesinden
kavradı. "Sen benimsin, Elena. Eğer başka yatakta uyumayı seçersen, seni tutup alıverir ve eve getiririm." 
               Kibirli sözlerdi. Ama Raphael bir başmelekti.

 "Kalbim onun elinde, V. Ona ihanet edecek hiçbir şey yapmam." 
   Vivek, Elena'ya uzun uzun baktı. "Hep merak ederdim bu kalkanı kim delecek diye. Öd koparan bir başmelek olacağı belliydi."

 "Hass.ktir." Elena'ya en yakın üniformalı adam şapkasını çıkarıp taktı ve Elena'nın, köprünün altındaki yemyeşil küçük parka inişine bakakaldı. "Gerçek mi?"
Elena dayanamadı. "Yok, kostüm olsun diye taktım."

 "Gözümü kör edebilirdin."
   Cıva gibi omuz silkti. "İyileşirdim ama deli gibi canın acırdı. Bir sonraki sefer hatılardın."
Elena gözlerini kapatıp ona kadar saydı. "Evet, haklısın," dedi göz kapaklarını kaldırıp.
Zehir gözlerini kırpıştırdı, kirpiklerini tekrar kaldırınca o çizgimsi gözleri büyüdü. "Ağzım açık kalıyor, ne diyeceğimi şaşırıyorum."

 Elena parmaklarıyla Raphael'in ensesindeki saçları okşayarak çenesini ısırdı. "Öyle caka satan hareketler bilmem ben."
"Sen benim eşimsin." Elmacık kemiklerine bir buse kondu. "Her şeyi istediğin biçimde yapabilirsin."

 Uyan da balığa gidelim, Başmelek. Sana nazaran bir bebek kadar aciz olduğumun bilincindeyim. Yine de seninle her fırsatta dans etmekten geri duymadım.

 Bir başmelekle aşık atarak ateşle oynuyorsun.
   Güçlü kollarını boynuna sarıp parmaklarıyla Raphael'in kanatlarının uçlarıyla oynadı Elena. Bilmem, karşılığında aldığım muameleyi seviyorum galiba.

 Ben bir başmeleğim, Elena. Dünyanın bütün uydularını patlatacak kadar gücüm var.

 "Başmelek?"
   Raphael ona döndüğünde gözleri berrak, kristalimsi bir maviydi. "Ne dilersini Lonca avcısı?"
"Bir veda öpücüğü"

 Kendine dikkat et, Raphael. Bir avcıya aitsin.

 Raphael de elleriyle Elena'nın kalçasını sıkıca tuttu. "Seni bu şekilde göre olursa, öldürürüm." 

 "Bunu çocuğumuza saklayacağız" diye mırıldandı Raphael, tekerleklerin üstünde yürütülmek için yapılmış, tahta arıyı eline alıp.
   Elena titrekçe bir kahkaha attı. "Çocuk mu yapacağız yani?"
   Raphael daha önce hiç sormamıştı ama şimdi başını kaldırdı "Bebeğimiz olmasını ister misin, Elena?"
   "Her bir dakika onun için endişelenir, korkardım." Gözlerinin içinde kabuslar belirdi. "Ne büyük bir dehşettir, hayal edemiyorum."
   Raphael, Elena'nın çocukluğunu, masumiyetini bozan kanı düşündü. Ancak tam konuşacakken Elena onu şaşırttı. "Ama sen küçük bir çocuk yaptığımı hayal edebildiğim tek erkeksin. O kadar bıçkın bir hergelesin ki, gözüm arkada kalmaz."

 Knhebek, Raphael.
   Ve Raphael, her ne olursa olsun, tan yerinin soluk ışıkları dünyaya vururken hiçbirşeyin onları yenemeyeceğini anladı. Knhebek, hbeebti.




Sırada puan durumu.

Vikitap Puanı: 9.0/10
Goodreads Puanı: 4.24/5


Vee benim puanım tabiki: 5/5




11 Haziran 2016 Cumartesi

Meleklerin Kanı - Nalini Singh | Lonca Avcısı Serisi (Guild Hunter #1) || Kitap Tanıtım - İnceleme - Yorum


                     Meleklerin Kanı (Angel's Blood)
                                                  Nalini Sighn 



Seri: Lonca Avcısı-1

Tür: Paranormal aşk, Fantastik, 
Sayfa Sayıs: 467
Basım: Eylül 2012
Yayın Evi: Artemis








Arka Kapak Yazısı:

New York Times çoksatarı yazar Nalini Singh, meleklerin vampirlere hükmettiği, kana susamış yaratıklarla dolu ama bir o kadar da baş döndürücü bir dünyanın kapılarını aralıyor...
Ölmeden önce göreceğiniz son şey, onun gözleri olacak. 

Vampir avcısı Elena Deveraux, işinde en iyisi olduğunu biliyordu. Ancak yeni görevi için doğru kişi olup olmadığından emin değildi. Üstelik öldürücü bir güzelliğe sahip ve hiçbir ölümlünün kızdırmak istemeyeceği Başmelek Raphael tarafından görevlendirilmişti. Elenanın başarısızlık gibi bir seçeneği yoktu. Görevi imkansız olsa bile. Bu kez peşine düştüğü kişi, yoldan çıkmış bir vampir değil, yoldan çıkmış bir başmelekti. Elena, kendini daha önce benzeri görülmemiş bir cinayetler zincirinin tam ortasında bulacak ve tutkunun tehlikeli uçurumlarına doğru çekilecekti. Bu av onun sonunu getirmese bile, Raphaelin baştan çıkarıcı dokunuşlarına kendini teslim etmesi, Elenanın hayatının en büyük hatası olabilirdi. Çünkü başmelekler, ölümlü oyuncaklarıyla oynarken onları fark etmeden kırabilirdi.


Gelelim benim yorumuma...

   Kızımız bir doğuştan avcı. Elena vampirleri avlıyor ve -öldürmüyor sadece sahiplerine- meleklere teslim ediyor. Ve oldukça da yetenekli bir avcı kendisi. 
    Mütevazi bir hayat -artık ne kadar mütevazi olabilirse- yaşayıp işine gücüne bakarken bir gün başmelek Rapheal onunla görüşmek için huzuruna çağırıyor. Olaylarda burada başlıyor... 

   Kitaptaki ortama biraz dokunmak gerekirse, sıradışı bir kitap olmasının bir nedeni de şuradan kaynaklanıyor; dünyayı yönetenler baş melekler. Bir hiyerarşi düşünün. En başta başmelekler, altında melekler, onun altında vampirler, onun altında lonca avcıları ve en son olarak da insanlar yer almakta. Yalnız başmelekler tanrı olarak görülmüyor. Bir kral, hükümdar gibi kendi toprakları olarak belirledikleri yerleri yönetiyorlar. Ve olayın geçtiği yer -yani Raphael'in yönettiği yer- New York.

   Kitapla mütevazi bir internet sitesinde karşılaştım. Gece saati olduğundan da gidip alamayacağım için internetten okumaya başladım ve uykusuz bir geceyle kitabı bitirdim. Bitirdiğim de ise nefret ettim. Ama neden? Çünkü böyle bir kitabı şans eseri ele geçirmek ve bir gece de onu bitirerek kendimi yalnız hissetmeme neden olmuştu. Düşünün sizi harika bir hayali dünyaya sokuyor ve bir gece sonra puf bitiyor. -Tabi elbette bitecek buna bir şey demiyorum.Ama işte açıklanamayan duygular...-
   Tabii bir kez okumak yetmediğinden -ayrıca işaretleme de yapamadığımdan- tekrar bir geri dönüş yapmıştım. 

   Gerçekten fantastik ve aksiyon dolu bir kitaptı. Özellikle babasından çokça nefret ettim. Eğer okumuşsanız yada okursanız beni anlayacağınıza eminim. 


   
   En etkilendiğim yan karakter -gerçi ona yan karakter demek bana göre hakaret ya neyse...- ise Dmitri'ydi. Kitapta en çok da Dmitri ile Elena'nın diyologları beni çekti diyebilirim. Güçlü ve seksi bir vampire kim karşı koyabilir ki... Özellikle de kokusu çikolata ve şampanya gibiyse...



   Neyse sonuç olarak bakıldığımız da son derece sıradışı bir dünyaya adım atmışken devam etmemek için herhangi bir sakınca görmüyorum. Eğer okumayan yada okumayı düşünüp de adım atamayanlar varsa durmadan, vakit kaybetmeden yumulun kitaba...

   Bir de elimde bu kitap olmasına rağmen ciltlisini de alsam mı almasam mı diye çok düşündüm. Yani netice de biraz oburluğa giriyor. -Aa bak benim elimde var ama gidip gene alıcam tarzı yani- Gene de ciltli seriyi bozmamak adına alacağım. Netice de kitaplar konu olduğunda oldukça oburum ¨~¨


  
      Ve sıraa alıntılar kısmına geliyor... -En sevdiğim ^.^ -


"Bana gül göndermiş."

Hattın diğer ucundan, hayal kırıklığını belirten bir hırlama geldi. "Hayatım, nadiren randevuya gittiğini biliyorum ama o şeyleri sokak köşelerinde beş papele satıyorlar."
"Kristalden yapılmış." Elena konuşurken, kristal gülün ışıltılarından gözünü alamıyordu. "Ay, olamaz."
"Ne olamaz?"
Elena ağzı açık bir halde en yakın çekmeceye uzanıp fazla hafif olduğu için nadiren kullandığı ince keskiyi aldı ve gülün sapındaki bir bölgeyi hafifçe kazımaya çalıştı. Bıçak işlemiyordu. Sonra bıçağı tersine sürttü ama bu kez gül 'çizilmelere dayanıklı' bıçağı çizdi. "Ay olamaz."
"Ellie, neler olup bittiğini hemen anlatmazsan yemin ederim seni eşek sudan gelene kadar döverim. Ne oluyor? Kan emen mutant bir gülmüymüş?"
Elena kahkahasını tutup elindeki tarif edilmez güzellikteki şeye baktı. "Kristal değilmiş."
"Kübik zirkon mu? diye sordu Sara kuru kuru. "Ay, dur bir dakika, yoksa plastik mi?"
"Elmas."
Ölüm sessizliği.

Sonra öksürük.

Oyun mu oynamak istiyorsun Melek Çocuk? Haydi oynayalım. Beni bul.                                                                                                                       

 Dmitri:
"Ama bir sanatçının elinde bütün acılar zevke dönüşür."

  Kan. Kendini öldürtmeye mi çalışıyordu? "Özür dilerim. Akşam... yemeğini böldüm."
  Dmitri sırıttığında, Elena'nın orada olduğunu bildiği sivri dişlerini göstermedi. "Telafi etmek için kendini mi öneriyorsun?"

"Başka birini seçersen Elena... Ona yapacakların insanlık tarihinin en büyük kabusu olur."

Elena gözlerini açmaya yeltendiyse de başaramadı. Zihin sesi her ne kadar güçsüzse de dik başlıydı. Vampir olmak istemiyorum. Kan emmek bana göre değil.

 Bu bir ölümse Lonca Avcısı, o zaman seninle öteki tarafta görüşeceğiz.


Son olarak puan sıralamasına bakalım.
Vikitap Puanı: 8.4/10
Goodreads Puanı: 4.12/5
1000Kitap Puanı: 8.6/10


Ve benim puanım... 5/5