romantik roman etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
romantik roman etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

7 Temmuz 2016 Perşembe

Bir Gecelik Sonsuzluk - Maureen Child | Aşk Ruleti - Cat Schield || Harlequin - Desire Serisi

                                                            Bir Gecelik Sonsuzluk
                                                     Maureen Child

                                                              Aşk Ruleti
                                                           Cat Schield



Tür: Romantik
Basım: Haziran 2013
Sayfa Sayısı: 224
Yayın Evi: Harlequin








Arka Kapak Yazısı

MAUREEN CHILD
Bir Gecelik Sonsuzluk

Rick Pruitt, çocuk yaşlardan beri sadec Sadie Price'a pilatonik olarak aşıktı. Bir gece tüm kurallara karşı gelerek, Rick'le Sadie ateşli bir gece geçirmişlerdi. Yıllar sonra bile ikisinin de yüreğinde o gecenin anısı saklı kalmıştı. Ve tabii bir de... Sadie'nin o büyük sırrı.
Üç yıl sonra tekrar karşılaştıklarında, ikisi de artık çocuk değildi. Sadie'nin, Rick'den gizlediği büyük sırrı onları hiç ummadıkları bir sona doğru sürüklemeye başlayacaktı.


CAT SCHIELD
Aşk Ruleti

Ünlü iş adamı Sebastian Case, asistanı Missy Ward'a her şeyiyle güveniyordu. Las Vegas'a geldiklerinden beri Missy adeta evrim gererek başka bir kadına; daha çekici, daha zeki ve çok daha yakıcı bir kadına; dönüşmüştü. Şimdi de istifa ediyordu ve Sebastian onu yanında tutmak için her şeyi yapabilirdi, önerdiği delice bahsi kabul etmek de dâhil... Rulet çemberinin tek bir dönüşü kaderlerini belirleyecekti.




Şimdi gelelim benim yorumuma...

     Öncelikle ben okurken önce Aşk Ruletini okuyup sonra Bir Gecelik Sonsuzluğu okudum. Ayrıca romanlar kısa olduğu için yorumumda kısa olacak. Şunu söyleyeyim. Aşk Ruleti hoştu ama Bir Gecelik Sonsuzluk... Bilmiyorum. Yani çok hoşuma gitti bayıldım diyemiyeciğim...

Konuları şu şekilde:

   Birinci olarak; Bir Gecelik Sonsuzluk da Sadie ve Rick birgece beraber oluyorlar ve ertesi gün herkes kendi hayatına geri dönüyor. Ancak o gece daima hatırlanır cinsten. Sonra Sadie o gecenin hatırası olarak hamile kalıyor. Sonra aradan üç yıl geçiyor da sonra tekrar karşılaşıyorlar da falan da filan da yani. Şimdi olan hakkını da yemek istemiyorum kitabın. Bazı kısımları gerçekten keyif vericiydi -özellikle Saide ve Rick'in atışmaları, inatlıkları- ama okunmasa da olur yani. Çok daha iyi kitaplar olduğuna inanıyorum.

   İkinci olarak da; Aşk Ruleti. Bu seferde olay güven problemi yaşayan bir adam üzerinde. Olayın anlatılacak bir tarafı yok aslında. Olayın bir kısmı Las Vegas da geçiyor.  Ayrıca Vegas için ne denir? Vegas da olan Vegas da kalır bebeğim. Neyse. Bu kitap güzeldi. Böyle bir saat kafa dinlemek için okunur bir kitap. -Zaten sayfa sayıları 112'yi geçmediğinden 1 saatte rahatlıkla okursunuz.- Sevmediğim tek kısım bir olayın neticesinde Sebastian'ın, Missy'e davranış şekliydi. Sevmemekten çok aşırı saçma geldi. "Bu kadar tepki ne mana?" dedim yani. Gene de Bir Gecelik Sonsuzluğa göre daha hoş bir kitaptı.




Neyse neyse... Alıntı kısmına geçelim biz en iyisi.

  Bir Gecelik Sonsuzluk

"Bir türlü pes etmiyorsun değil mi?"
"Ben bir bahriyeliyim tatlık. Asla teslim olmayız biz."
"Tanrım, niye bu kadar inatçısın?"
"İstediğim bir şeyi gördüğüm zaman gidip onu alırım."
"Neden ben?"
"Oh, kendine şöyle bir baksana, çok güzelsin, zekisin, çok seksisin ve oh, evet, çocuklarımın annesisin."
----------
"Aman Tanrım, çok güzelsin." dedi Rick.
Sadie kızardı. "Evet, çünkü bu sezon gözü yaşlı kızlar çok moda."



Son olarak da puan durumu

Vikitap Puanı: 7/10
Goodreads Puanı: 3.56/5


Vee benim puanım: 3/5

18 Haziran 2016 Cumartesi

Başmeleğin Gözdesi - Nalini Singh | Lonca Avcısı Serisi (Guild Hunter #3) || Kitap Tanıtım - Yorum


                                                     Başmeleğin Gözdesi
                                                            Nalini Singh




Seri: Lonca Avcısı -3
Tür: Fantastik, Doğaüstü Aşk, Macera, Aksiyon...
Sayfa: 385
Basım: Nisan 2016
Yayın: Yabancı










Arka Kapak Yazısı



LONCA AVCISI - 3.Kitap
Nalini Singh meleklerin hüküm sürdüğü, vampirlerin onların sadık hizmetkârları olduğu ve en büyük bedeli masumların ödediği nefes kesici dünyaya geri dönüyor.


Vampir avcısı Elena Deveraux ve sevgilisi, ölümcül Başmelek Raphael New York'a geri döndüklerinde yeni bir tehlikeyle karşı karşıya kalmışlardı... Bir okula saldıran vampirin geride bıraktığı manzara tamamen dehşet vericiydi; ve bu daha bir başlangıçtı. Kana susamış vampirlerin sayısı bir bir artarken şehrin sokakları kana bulanmıştı. Daha da kötüsü Raphael'in kendisi de yavaş yavaş kontrolünü kaybetmeye başlamıştı; gökyüzünü açıklanamayan kara bulutlar kaplamış, yeryüzü sarılmıştı. 


Kehânet ürkütücü bir şekilde gerçekleşiyordu: Hain ve kadim bir ölümsüz diriliyordu. Vahşi rüzgârlar onun adını fısıldıyordu: Caliane. O, oğlu Raphael için geri dönmüştü. Bunun için yolunun üzerinde ne varsa yok etmeye hazırdı, ve yolunun üzerinde tek birisi vardı: Elena, oğlunun yok edilmesi gereken gözdesi...




***






Gelelim benim yorumuma...

     Öncelikle çıkmasını hiç beklemediğim ve sınavlardan dolayı da takip edemediğimden doğum günümde çok değerli bir arkadaşımın hediyesi olarak elime geçti kitap. Bana hayatımın en güzel doğum gününü geçirmemi sağladı. Tüm boyunca kitapla beraber gezdim oturdum. -Hatta kutlama bitse de eve gidip şunu bir an önce okuyabilsem diye geçirmedim değil :D- Tüm arkadaşlarım abarttığımı söylese de -hayır abartmıyorum- seri bu kadarını hak ediyor neticede. Bu yüzden kitabın bendeki yeri ap ayrı.

     Bu kitapta birkaç şey dikkatimi çekti onlardan bahsedeceğim. Birincisi diğer kitaplara nazaran Raphael'in giderek daha çok insana benzemesi -misal, duygularını gösteriş şekli, düşünme şekli, biraz da davranış şekli.- İkincisi Elena'nın duvarlarını Raphael'e karşı tamamen indirmiş olması. Üçüncüsü de meleklerin tam bir cani olmaları.

     Evet üçüncüsü oraya yakışmadı bende farkındayım ama etkisini hala üzerimden atabilmiş değilim. Kitaba -çok net hatırlıyorum- 7 mayısın gecesinde başlayıp 8 mayısın sabahında bitirmiş olmama rağmen üzerinden bir aydan fazla geçmiş olmasına rağmen hala hatırladıkça ürperiyorum desem yeridir.

     Bunda en büyük etken de tabiki Nalini Singh'ın harika bir kalemi ve muazzam bir hayal gücü. Kitabı okumuyor sanki izliyorsunuz olayları. Ben kitabın nasıl bittiğini bile anlamadım. Elimden bırakmadım. İkinci kitapta aradığım atraksiyona tamamıyla bu kitapta doymuş bulunuyorum. 

     Ciddi anlamda dolu dolu bir kitaptı. Hem Raphael'e hem Elena'ya hem aşklarına hem savaşlarına hem... -liste böyle gider- bolca tanıklık ediyorsunuz.

     Başmeleğin Gözdesi sizi severek -bayılarak- okuyacağınız, uzun süre etkisinden kurtulamayacağınız -kurtulmak istemeyeceğiniz- bir dünyanın içine çekiyor.

     Benden size ufacık bir tavsiye. Kitaba başlamadan derin bir nefes alın. Zira bolca ihtiyacınız olacak.


Serinin diğer yorumladığım kitapları.
1-Meleklerin Kanı
2-Başmeleğin Öpücüğü
3-Başmeleğin Gözdesi



En sevdiğim kısma geçeceğim. -Alıntı kısmına-





Raphael bu eylemindeki sahipleniciliği saklama gereği duymadan eliyle Elena'yı ensesinden
kavradı. "Sen benimsin, Elena. Eğer başka yatakta uyumayı seçersen, seni tutup alıverir ve eve getiririm." 
               Kibirli sözlerdi. Ama Raphael bir başmelekti.

 "Kalbim onun elinde, V. Ona ihanet edecek hiçbir şey yapmam." 
   Vivek, Elena'ya uzun uzun baktı. "Hep merak ederdim bu kalkanı kim delecek diye. Öd koparan bir başmelek olacağı belliydi."

 "Hass.ktir." Elena'ya en yakın üniformalı adam şapkasını çıkarıp taktı ve Elena'nın, köprünün altındaki yemyeşil küçük parka inişine bakakaldı. "Gerçek mi?"
Elena dayanamadı. "Yok, kostüm olsun diye taktım."

 "Gözümü kör edebilirdin."
   Cıva gibi omuz silkti. "İyileşirdim ama deli gibi canın acırdı. Bir sonraki sefer hatılardın."
Elena gözlerini kapatıp ona kadar saydı. "Evet, haklısın," dedi göz kapaklarını kaldırıp.
Zehir gözlerini kırpıştırdı, kirpiklerini tekrar kaldırınca o çizgimsi gözleri büyüdü. "Ağzım açık kalıyor, ne diyeceğimi şaşırıyorum."

 Elena parmaklarıyla Raphael'in ensesindeki saçları okşayarak çenesini ısırdı. "Öyle caka satan hareketler bilmem ben."
"Sen benim eşimsin." Elmacık kemiklerine bir buse kondu. "Her şeyi istediğin biçimde yapabilirsin."

 Uyan da balığa gidelim, Başmelek. Sana nazaran bir bebek kadar aciz olduğumun bilincindeyim. Yine de seninle her fırsatta dans etmekten geri duymadım.

 Bir başmelekle aşık atarak ateşle oynuyorsun.
   Güçlü kollarını boynuna sarıp parmaklarıyla Raphael'in kanatlarının uçlarıyla oynadı Elena. Bilmem, karşılığında aldığım muameleyi seviyorum galiba.

 Ben bir başmeleğim, Elena. Dünyanın bütün uydularını patlatacak kadar gücüm var.

 "Başmelek?"
   Raphael ona döndüğünde gözleri berrak, kristalimsi bir maviydi. "Ne dilersini Lonca avcısı?"
"Bir veda öpücüğü"

 Kendine dikkat et, Raphael. Bir avcıya aitsin.

 Raphael de elleriyle Elena'nın kalçasını sıkıca tuttu. "Seni bu şekilde göre olursa, öldürürüm." 

 "Bunu çocuğumuza saklayacağız" diye mırıldandı Raphael, tekerleklerin üstünde yürütülmek için yapılmış, tahta arıyı eline alıp.
   Elena titrekçe bir kahkaha attı. "Çocuk mu yapacağız yani?"
   Raphael daha önce hiç sormamıştı ama şimdi başını kaldırdı "Bebeğimiz olmasını ister misin, Elena?"
   "Her bir dakika onun için endişelenir, korkardım." Gözlerinin içinde kabuslar belirdi. "Ne büyük bir dehşettir, hayal edemiyorum."
   Raphael, Elena'nın çocukluğunu, masumiyetini bozan kanı düşündü. Ancak tam konuşacakken Elena onu şaşırttı. "Ama sen küçük bir çocuk yaptığımı hayal edebildiğim tek erkeksin. O kadar bıçkın bir hergelesin ki, gözüm arkada kalmaz."

 Knhebek, Raphael.
   Ve Raphael, her ne olursa olsun, tan yerinin soluk ışıkları dünyaya vururken hiçbirşeyin onları yenemeyeceğini anladı. Knhebek, hbeebti.




Sırada puan durumu.

Vikitap Puanı: 9.0/10
Goodreads Puanı: 4.24/5


Vee benim puanım tabiki: 5/5




Melek - L. A. Weatherly | (Melek #1) || Kitap Tanıtım - İnceleme - Yorum


                                                                           
                                                                       Melek
                                                         L. A. Weatherly
                                        En iyi melek, ölü melektir.




Seri:Melek-1
Tür:Fantastik, Romantik
Sayfa:384
Basım:2011
Yayın:DEX








Arka Kapak Yazısı

Willow diğer kızlardan farklı olduğunu biliyor ve bunun tek sebebi araba tamir etmekten hoşlanması değil.
Williow'un bir yeteneği var.
Tek bir dokunuşla insanların geleceklerini görebiliyor, rüyalarına girebiliyor ve umutlarını, pişmanlıklarını bir kitap gibi okuyabiliyor. Bu gücü nereden aldığını ise kimse bilmiyor.
Alex hariç.
Gizemli doğaüstü bir çekicilikliğe sahip olan Alex, Willow'un sırrını biliyor ve onu durdurmak için yola çıkıyor. Willow'un içindeki karanlık güçler, onu tehlikeli ve karşı konulmaz kılıyor.
Alex şimdi can düşmanına aşık olmak üzere...


Gelelim benim yorumuma...

     Kitabı aldığım zamanla okuduğum zaman arasında neredeyse 1-2 ay var. Sürekli ertelediğim bir kitaptı. Kitabın yarısına falan geldikten sonra "Aa, ben bu kitabı nasıl ertelemişim ya tüh!" diye kendime kızdım. Yani sizde böyle düşünüyorsanız yapmayın, bekletmeyin,  yazıktır...

     Benim kitap hakkında ki duygularım şu; evet kitap güzel ama öyle ahım şahım bir yanı yok. Kitapta aksiyon var. Evet fantastikte oldukça iyi işlenmiş. Ancak bunlar bana yetmedi gibi geldi.

     Neyse konu detayına girersek. Kitapta en sevdiğim nokta meleklerin kötü olmasıydı. Çoğu melekli kitaplarda iyilik timsali olduklarından bu kitap da tersi olması farklıydı. Artı 1 puan.

     Söylemeden geçemeyeceğim. Bazı sayfalarda yazara da gıcık olmadım değil. 3 sayfada da konuşmaların hepsini de 'hmm' ile nasıl başlatmayı nasıl becermişse artık. Pes yani. "Artık yeter kes hmm demeyi" diyecek potansiyele çıkmıştım! Neyse!..

     Bu meleklerin kendi dünyaları çökmek üzere olduğu için dünyaya dadanıyorlar ve burada insanların enerjileriyle besleniyorlar. Beslendikleri de yetmiyormuş gibi insanlarda türlü türlü -kanser türleri, kalp hastalığı, sürekli yorgunluk vb.- hastalıklara neden oluyorlar. Hatta tek etkileri de bu değil. İnsanlar üzerindeki bir diğer etki ise meleklere karşı duydukları derin sevgi. Bu duruma da Melek çarpası deniyor ve melekler yalnızca beslendikleri kişiye görünür oluyorlar. Bazı -eğitim almış- insanlar bu melekleri görebiliyor ve onlara karşı savaşıyor. Bu insanlara da MK yani Melek Katili deniyor. Oldukça azınlık bir gruplar ne yazık ki.     

     Karakterlere geçersek Willow oldukça sıradışı bir kız. -azınlık grup olan- arabalarla ilgileniyor. Sevmekle kalmıyor tam bakım bile yapabiliyor. Hatta sesten sorunun nerede olduğunu bile söyleyebiliyor. Aynı zamanda kız medyum. Gücün kaynağını ise -başlarda- kimse bilmiyor. Daha çok kimse -geleceğini okutmayan kimse- ona inanmadığı için sorgulamıyor. 

     Alex... Alex bir MK. Geçmişi acılarla dolu. Çocukluğunu melek katili olabilmek için eğitimler alarak geçirmiş. Bu nedenle de neredeyse hiç okul deneyimi olmamış. CIA 'in melek projesinde çalışıyor. Ona verilen son görev ise Willow'un öldürülmesi yönünde. Ancak Alex bir farklılık olduğunu -daha doğrusu bir yanlışlık olduğunu- düşünüyor ve kızı takibe alıyor. Çok geçmeden meleklerin bu kızdan kurtulmak istemesinin nedeni ortaya çıkıyor ve Alex de Willow'u korumaya karar veriyor. Beraber meleklerden ve melek aşıklarından kaçmaya çalışarak güvenli -sandıkları- yere doğru yolculuğa çıkıyorlar.

     Sonuç olarak kitabın olayı bundan ibaret. Aslında kitabı okurken heyecan hissediyorsun, elinden bırakmak istemediğin zamanlarda oluyor ama kitap bittikten sonra bitiyor o heyecanda. Kitabın sonlarına doğru bazı şeyler oldu bittiye geldi gibi hissettim hatta. Normalde 3 puanlık bir kitap olduğunu düşünüyorum ama extra 1 puanı da -konusu yüzünden- göz önüne alırsak 4 puan veriyorum ben.

     Seriye devam edecek miyim? Evet. Önerir miyim? Ona da Evet.




Alıntı kısmına geçelim.


Alex başparmağıyla hafifçe ağzına vurdu. "Hani lisede, herkesin resminin olduğu şu kitap var ya."
"Yıllık," dedim.
     
 Ansızın uzanıp Willow'a dokunmak, parmaklarını onun parmaklarına kenetlemek ya da saçlarını okşamak istedi.
-Ne kadar masumlar...-

 Alex şaşırmıştı. "Tabii güzelsin. Seni ilk gördüğümde, üzerinde pembe bir pijama altıyla gri bir tişört var ve kahve yapıyordun... Gözlerimi senden alamadım."

 "Sen kilisede ki bağlantı noktamızsın," dedi Alex.
Jonah başını salladı. "Sen de... katilsin."

 Güçlükle yutkunarak parmağımla dudağına dokundum. "Beni çok mutlu ediyorsun ve tek istediğim hayatımın geri kalanını seninle geçirmek, demeyi öğretebilir misin?"
Alex'in gözlerindeki bakış o kadar tatlıydı ki bayılacağımı hissettim. "Sana daha önce öğretmiştim, anımsadın mı?" dedi. Başını eğip beni öptü ve dudaklarını dudaklarımdan ayırmadan konuştu. "Te amo, Willow."




Son olarak da puan durumu...

Vikitap Puanı: 7.5/10
Goodreads Puanı: 3.90/5
1000kitap Puanı: 6.90/10



Vee benim puanım da: 3/5




15 Haziran 2016 Çarşamba

Kış Güneşi - Jennifer L. Armentrout | (Frigid Serisi #1) || Kitap İnceleme - Yorum


                                                                        

                                                               Kış Güneşi
                                             Jennifer L. Armentrout




Seri: Frigid-1
Tür: Romantik, komedi
Sayfa: 316
Basım: Nisan 2014
Yayın Evi: Dex









Arka Kapak Yazısı

   Yirmi bir yaşındaki Sydney, Kyler'a ezelden beri aşık. Ne yazık ki Kyler onu atlıkarıncadan ittiği ve de karşılığında Kyler'a çamur yedirdiği günden beri sıkı dostlar.
   Kyler tam bir çapkın, bir kızın yanında iki geceden fazla duramıyor. Syd kendini gittikçe daha kötü hissediyor. Ancak okuldaki son yılda duygularını itiraf ederek ilişkilerini berbat etmek istemiyor. 
   Kyler'ın gözünde ise Syd hep ulaşılmaz bir noktada, adete mükemmelliğin simgesi. Syd'in ona hayatta bakmayacağını düşünüyor.
   Bir gün Kyler'ın dağ evine kayak tatiline gidiyorlar ve bütün saklı duygular gün ışığına çıkıyor. Ama küçük bir sorun var. Kötü bir sürpriz onları bekliyor.


Gelelim benim yorumuma...

  Jennifer L. benim favori yazarlarımdan birisidir. Yazdığı tüm kitapları istisnasız alır okurum diye düşünüyorum. Aynen bu kitapta da öyle oldu. Yazarın adını gördüğüm gibi aldım kitabı. Sonra arka kapak yazısını okudum ve oldukça eğlenceli geldi konusu. Tam çerezlik bir kitap olarak düşündüm ve okumaya başladım.

   Sydney atlı karıncada Kyler'ın elini tutmak istemesinin üzerine Kyler'ın onu atlıkarıncada itip onda bit olduğunu söyledikten sonra evvelsi gün Sydney'in Kyler'ın kafasını çamura sokmasından beri çok yakın iki arkadaşlar. 


"İnsanlar nasıl bu kadar yakın arkadaş olduğumuzu anlayamıyorlar. Ben bile anlayamıyorum. Birlikte takılan bir aslan ve yırtıcının elinden kaçma ihtimali sıfır olan yaralı bir ceylan gibiydik. Yaralı ceylan bendim." -Sydney.


   Sydney Bell, Kyler'a -en yakın arkadaşına- aşık. Hem de ne aşık. Sırf onu kaybetmeyi göze alamadığı için duygularını ona söylemiyor. Ve onu başka kadınlarla her gördüğünde acı çekmeye dayanmaya çalışıyor.

   Kyler, Sydney'i bir mükemmellik abidesi olarak görüyor. Kendisinin -aslında dünya üzerindeki hiç kimsenin- ona yakışmayacağını düşünüyor. O, onun için el değmemiş, saf ve dokunulmazdı.

   Hep yaptıkları gibi arkadaş gruplarıyla Kyler'ın dağ evine gitmek için yola çıkıyorlar ancak o sıralarda da Batı Virginia kötücül bir kar fırtınasının tehdidi altında.

   Ancak çoktan Kyler ve Sydney dağ evine varmış ama arkadaşları kar fırtınasından dolayı geride kalıyor. 

   Dağ evinde mahsur olunan 3 günde neler olmuyor ki! Oldukça sıcak ve samimi sahneler. Özellikle sıklıkla karşılaştığımız şömineli sahneler... Söylemeden edemeyeceğim. 



Tıpkı bunun gibi ^^
   Dağ evine vardıklarından itibaren Sydney'in çabalamaları ancak Kyler'ın, kaybetme korkusuyla Sydney'in yaptığı tüm çabalarını ve yaptıklarını reddetmesi insanı sinir eden cinstendi. Emin ki bu şekilde hisseden bir ben değilim. Eğer okursanız anlayacağınıza eminim. 


   Ek olarak Kyler'ın dövmelerinin anlamlarına ve yapılış amaçlarına bitmiş bulunmaktayım.

   Sonuç olarak ben oldukça eğlenerek okudum kitabı. Sonu tahmin edilebilir ama kendini okutan bir kitaptı. Sıkılmadan okuyacağınız bir kitap. Daha yukarlar da yazdığım gib Jennifer L. benim favori yazarlarımdan. Kalemi de akıcı ve rahat okunabilir bir cinsten. Yani demem o ki, can sıkıntısına bire bir tanımına uygun bir kitap.


   PS: Genellikle sonda olur biliyorum ama ben buraya uygun gördüm! -Vay ne artistlik yaptım be *.*- 

   Kitapla alakalı küçük bir araştırma yaptım -sizde yaparsanız görebilirsiniz-. Bu serinin ikinci kitabı 2015'de basılmış ancak henüz Türkçe çevirisi yapılmamış. İkinci kitapta da Andrea ve Tanner hikayesini anlatmış Jennifer L. Umarım o da yakın bir zamanda gelir...
   Birde seri ismine el atacağım. Seri adı: Frigid. -bu açıklamayı belki bilmeyen ya da unutan olmuş olabilir diye yazıyorum ¨.¨- Frigid (cinsel yönden) soğuk ya da cinsel ilişkiden zevk almayan kişilere söyleniyor. Kış Güneşi'nde de bir kısımda bu konu oluyor. Oraya atıf yapılmış yani... -Ne gereksiz bir bilgi verdim. Neyse belki birine yardımcı olmuştur. (Neyse... ~.~)-






Alıntı kısmına geçelim.


Her seferinde artık sonun geldiğini düşünerek ödüm kopuyordu. Bana daha fazla sabredemeyeceğini, kızlardan ve partilerden burasına kadar geldiğini, bensiz hayatının binlerce kez daha iyi olduğunu keşfedeceğini ve hayatımdan çekip gideceğini düşünürdüm. En sonunda bu bir gün olacaktı. Bunu biliyordum.


 Bana gülümsedi. "Sana ne vereyim tatlım?"
Şişede 'beyin' satılmadığına göre ona en yakın şeyi seçtim. "Bir shot Jose alabilir miyim?"

 Açlıktan kendi kolumu kemirmeme bir adım kalana dek kendimi odama kapatıp dışarı çıkmadım.

 "Sanırım hayatın az önce bir film şeridi gibi gözlerimin önünden geçti. Hiç hoş değildi."

 Ben hayalimin bile alamayacağı kadar büyük bir öküzdüm.


 Syd'in 'boy fakirliği' tamamen annesinin mirasıydı.


Son olarak da puan durumu:
Vikitap Puanı: 7.2/10
Goodreads Puanı: 3.8/5
1000kitap puanı: 7.7/10


Veee benim puanım da: 3.5'den 4