Kitaplar etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Kitaplar etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

25 Haziran 2016 Cumartesi

2.Kitap Alışverişi ~.~

     Eveet yeni bir kitap alışverişiyle sizlerleyim. En son okuduğum kitap Nora Roberts'da Alacakaranlık'tı. Yani bir Harlequin'di. -Onun yorumunu da buradan görebilirsiniz. Bende dedim neden tek olarak kalsın ki? Sonra hiç beklemeden incelemelere başladım ve siparişim aşağıdaki gibi bir hal aldı.


Toplu olarak neler almışım bir bakalım.






     İlk dört kitap malum Royal House Of Shadows serisi. Her kitabın farklı bir yazarı var. Malum Nalini Singh benim favori yazarlarımdan birisi. Serinin son kitabı da onun elinden çıktı. Ee bende durur muyum direk seriyi aldım. Yorumlardan da çok beğenildiği belirtiliyordu zaten. Her kitapta da farklı bir kardeş anlatılıyormuş. En kısa zamanda okuyup yorumlarını paylaşacağım.

     Devam edelim. Sonrasında da Maya Banks geliyor. Maya Banks'dan Nefes Nefes serisinden 2 kitabını okumuştum. Konu olarak beni tatmin etmeseler de yazarın kalemi rahattı. Bu sefer de Harlequin'de şansımı denek istedim. Onun da iki kitabını aldım. Düşler ve Hayaller, Tendeki Kıvılcım.

     Ayrıca Stars Of Romance serisinde iki kitap var. Biri Kış Mucizesi, diğeri de Hazan Yaprakları. İki kitap da içinde 2 roman barındırıyor. 
  • Kış Mucizesi; Kabimdeki Umut - Michelle Reid ve Masum Güzel - Lucy Monroe. 
  • Hazan Yaprakları; Bir Gece Ansızın - Nora Roberts ve Bitmeyen Rüya - Lynne Graham.


     Harlequinden aldığım diğer kitapların yazarlarını ise daha önce hiç okumadım. Konu olarak beni çektiklerini söyleyebilirim. Ve henüz Harlequin bazında kendimi emekleyen bir bebek olarak gördüğümden tavsiyelere de açığım.

     Son olarak da Samantha Grace'den Aşkta Yalan Olmaz Beau Monde serisinin üçüncü kitabı. Birinci ve dördüncü kitabını okuyup yazarla anlaşabildiğimi düşünerek üçüncü kitabı aldım. Neden iki değil de üç diye soran olursa şöyle herhangi bir neden yok. Aslında şu ara almayı da düşünmüyordum. Ama ucuz yakalamışken de kaçırmak olmaz dimi ^^. Hem seri hoş ve eğlenceli. Okumanızı tavsiye ederim

     Evet Harlequinim bir tane kalmasın mantığıyla yaptığım alışverişle sayısını 13'e çıkartmış bulunuyorum. 
     
     O değil de tuhaf ama kitap alışverişini internetten yapsam bile tuhfa bir mutluluk sarıyor beni. Normal bir insan olmadığımı biliyorum ama acaba bu konuda yalnız mıyım ki? ^^


18 Haziran 2016 Cumartesi

Melek - L. A. Weatherly | (Melek #1) || Kitap Tanıtım - İnceleme - Yorum


                                                                           
                                                                       Melek
                                                         L. A. Weatherly
                                        En iyi melek, ölü melektir.




Seri:Melek-1
Tür:Fantastik, Romantik
Sayfa:384
Basım:2011
Yayın:DEX








Arka Kapak Yazısı

Willow diğer kızlardan farklı olduğunu biliyor ve bunun tek sebebi araba tamir etmekten hoşlanması değil.
Williow'un bir yeteneği var.
Tek bir dokunuşla insanların geleceklerini görebiliyor, rüyalarına girebiliyor ve umutlarını, pişmanlıklarını bir kitap gibi okuyabiliyor. Bu gücü nereden aldığını ise kimse bilmiyor.
Alex hariç.
Gizemli doğaüstü bir çekicilikliğe sahip olan Alex, Willow'un sırrını biliyor ve onu durdurmak için yola çıkıyor. Willow'un içindeki karanlık güçler, onu tehlikeli ve karşı konulmaz kılıyor.
Alex şimdi can düşmanına aşık olmak üzere...


Gelelim benim yorumuma...

     Kitabı aldığım zamanla okuduğum zaman arasında neredeyse 1-2 ay var. Sürekli ertelediğim bir kitaptı. Kitabın yarısına falan geldikten sonra "Aa, ben bu kitabı nasıl ertelemişim ya tüh!" diye kendime kızdım. Yani sizde böyle düşünüyorsanız yapmayın, bekletmeyin,  yazıktır...

     Benim kitap hakkında ki duygularım şu; evet kitap güzel ama öyle ahım şahım bir yanı yok. Kitapta aksiyon var. Evet fantastikte oldukça iyi işlenmiş. Ancak bunlar bana yetmedi gibi geldi.

     Neyse konu detayına girersek. Kitapta en sevdiğim nokta meleklerin kötü olmasıydı. Çoğu melekli kitaplarda iyilik timsali olduklarından bu kitap da tersi olması farklıydı. Artı 1 puan.

     Söylemeden geçemeyeceğim. Bazı sayfalarda yazara da gıcık olmadım değil. 3 sayfada da konuşmaların hepsini de 'hmm' ile nasıl başlatmayı nasıl becermişse artık. Pes yani. "Artık yeter kes hmm demeyi" diyecek potansiyele çıkmıştım! Neyse!..

     Bu meleklerin kendi dünyaları çökmek üzere olduğu için dünyaya dadanıyorlar ve burada insanların enerjileriyle besleniyorlar. Beslendikleri de yetmiyormuş gibi insanlarda türlü türlü -kanser türleri, kalp hastalığı, sürekli yorgunluk vb.- hastalıklara neden oluyorlar. Hatta tek etkileri de bu değil. İnsanlar üzerindeki bir diğer etki ise meleklere karşı duydukları derin sevgi. Bu duruma da Melek çarpası deniyor ve melekler yalnızca beslendikleri kişiye görünür oluyorlar. Bazı -eğitim almış- insanlar bu melekleri görebiliyor ve onlara karşı savaşıyor. Bu insanlara da MK yani Melek Katili deniyor. Oldukça azınlık bir gruplar ne yazık ki.     

     Karakterlere geçersek Willow oldukça sıradışı bir kız. -azınlık grup olan- arabalarla ilgileniyor. Sevmekle kalmıyor tam bakım bile yapabiliyor. Hatta sesten sorunun nerede olduğunu bile söyleyebiliyor. Aynı zamanda kız medyum. Gücün kaynağını ise -başlarda- kimse bilmiyor. Daha çok kimse -geleceğini okutmayan kimse- ona inanmadığı için sorgulamıyor. 

     Alex... Alex bir MK. Geçmişi acılarla dolu. Çocukluğunu melek katili olabilmek için eğitimler alarak geçirmiş. Bu nedenle de neredeyse hiç okul deneyimi olmamış. CIA 'in melek projesinde çalışıyor. Ona verilen son görev ise Willow'un öldürülmesi yönünde. Ancak Alex bir farklılık olduğunu -daha doğrusu bir yanlışlık olduğunu- düşünüyor ve kızı takibe alıyor. Çok geçmeden meleklerin bu kızdan kurtulmak istemesinin nedeni ortaya çıkıyor ve Alex de Willow'u korumaya karar veriyor. Beraber meleklerden ve melek aşıklarından kaçmaya çalışarak güvenli -sandıkları- yere doğru yolculuğa çıkıyorlar.

     Sonuç olarak kitabın olayı bundan ibaret. Aslında kitabı okurken heyecan hissediyorsun, elinden bırakmak istemediğin zamanlarda oluyor ama kitap bittikten sonra bitiyor o heyecanda. Kitabın sonlarına doğru bazı şeyler oldu bittiye geldi gibi hissettim hatta. Normalde 3 puanlık bir kitap olduğunu düşünüyorum ama extra 1 puanı da -konusu yüzünden- göz önüne alırsak 4 puan veriyorum ben.

     Seriye devam edecek miyim? Evet. Önerir miyim? Ona da Evet.




Alıntı kısmına geçelim.


Alex başparmağıyla hafifçe ağzına vurdu. "Hani lisede, herkesin resminin olduğu şu kitap var ya."
"Yıllık," dedim.
     
 Ansızın uzanıp Willow'a dokunmak, parmaklarını onun parmaklarına kenetlemek ya da saçlarını okşamak istedi.
-Ne kadar masumlar...-

 Alex şaşırmıştı. "Tabii güzelsin. Seni ilk gördüğümde, üzerinde pembe bir pijama altıyla gri bir tişört var ve kahve yapıyordun... Gözlerimi senden alamadım."

 "Sen kilisede ki bağlantı noktamızsın," dedi Alex.
Jonah başını salladı. "Sen de... katilsin."

 Güçlükle yutkunarak parmağımla dudağına dokundum. "Beni çok mutlu ediyorsun ve tek istediğim hayatımın geri kalanını seninle geçirmek, demeyi öğretebilir misin?"
Alex'in gözlerindeki bakış o kadar tatlıydı ki bayılacağımı hissettim. "Sana daha önce öğretmiştim, anımsadın mı?" dedi. Başını eğip beni öptü ve dudaklarını dudaklarımdan ayırmadan konuştu. "Te amo, Willow."




Son olarak da puan durumu...

Vikitap Puanı: 7.5/10
Goodreads Puanı: 3.90/5
1000kitap Puanı: 6.90/10



Vee benim puanım da: 3/5




11 Haziran 2016 Cumartesi

Meleklerin Kanı - Nalini Singh | Lonca Avcısı Serisi (Guild Hunter #1) || Kitap Tanıtım - İnceleme - Yorum


                     Meleklerin Kanı (Angel's Blood)
                                                  Nalini Sighn 



Seri: Lonca Avcısı-1

Tür: Paranormal aşk, Fantastik, 
Sayfa Sayıs: 467
Basım: Eylül 2012
Yayın Evi: Artemis








Arka Kapak Yazısı:

New York Times çoksatarı yazar Nalini Singh, meleklerin vampirlere hükmettiği, kana susamış yaratıklarla dolu ama bir o kadar da baş döndürücü bir dünyanın kapılarını aralıyor...
Ölmeden önce göreceğiniz son şey, onun gözleri olacak. 

Vampir avcısı Elena Deveraux, işinde en iyisi olduğunu biliyordu. Ancak yeni görevi için doğru kişi olup olmadığından emin değildi. Üstelik öldürücü bir güzelliğe sahip ve hiçbir ölümlünün kızdırmak istemeyeceği Başmelek Raphael tarafından görevlendirilmişti. Elenanın başarısızlık gibi bir seçeneği yoktu. Görevi imkansız olsa bile. Bu kez peşine düştüğü kişi, yoldan çıkmış bir vampir değil, yoldan çıkmış bir başmelekti. Elena, kendini daha önce benzeri görülmemiş bir cinayetler zincirinin tam ortasında bulacak ve tutkunun tehlikeli uçurumlarına doğru çekilecekti. Bu av onun sonunu getirmese bile, Raphaelin baştan çıkarıcı dokunuşlarına kendini teslim etmesi, Elenanın hayatının en büyük hatası olabilirdi. Çünkü başmelekler, ölümlü oyuncaklarıyla oynarken onları fark etmeden kırabilirdi.


Gelelim benim yorumuma...

   Kızımız bir doğuştan avcı. Elena vampirleri avlıyor ve -öldürmüyor sadece sahiplerine- meleklere teslim ediyor. Ve oldukça da yetenekli bir avcı kendisi. 
    Mütevazi bir hayat -artık ne kadar mütevazi olabilirse- yaşayıp işine gücüne bakarken bir gün başmelek Rapheal onunla görüşmek için huzuruna çağırıyor. Olaylarda burada başlıyor... 

   Kitaptaki ortama biraz dokunmak gerekirse, sıradışı bir kitap olmasının bir nedeni de şuradan kaynaklanıyor; dünyayı yönetenler baş melekler. Bir hiyerarşi düşünün. En başta başmelekler, altında melekler, onun altında vampirler, onun altında lonca avcıları ve en son olarak da insanlar yer almakta. Yalnız başmelekler tanrı olarak görülmüyor. Bir kral, hükümdar gibi kendi toprakları olarak belirledikleri yerleri yönetiyorlar. Ve olayın geçtiği yer -yani Raphael'in yönettiği yer- New York.

   Kitapla mütevazi bir internet sitesinde karşılaştım. Gece saati olduğundan da gidip alamayacağım için internetten okumaya başladım ve uykusuz bir geceyle kitabı bitirdim. Bitirdiğim de ise nefret ettim. Ama neden? Çünkü böyle bir kitabı şans eseri ele geçirmek ve bir gece de onu bitirerek kendimi yalnız hissetmeme neden olmuştu. Düşünün sizi harika bir hayali dünyaya sokuyor ve bir gece sonra puf bitiyor. -Tabi elbette bitecek buna bir şey demiyorum.Ama işte açıklanamayan duygular...-
   Tabii bir kez okumak yetmediğinden -ayrıca işaretleme de yapamadığımdan- tekrar bir geri dönüş yapmıştım. 

   Gerçekten fantastik ve aksiyon dolu bir kitaptı. Özellikle babasından çokça nefret ettim. Eğer okumuşsanız yada okursanız beni anlayacağınıza eminim. 


   
   En etkilendiğim yan karakter -gerçi ona yan karakter demek bana göre hakaret ya neyse...- ise Dmitri'ydi. Kitapta en çok da Dmitri ile Elena'nın diyologları beni çekti diyebilirim. Güçlü ve seksi bir vampire kim karşı koyabilir ki... Özellikle de kokusu çikolata ve şampanya gibiyse...



   Neyse sonuç olarak bakıldığımız da son derece sıradışı bir dünyaya adım atmışken devam etmemek için herhangi bir sakınca görmüyorum. Eğer okumayan yada okumayı düşünüp de adım atamayanlar varsa durmadan, vakit kaybetmeden yumulun kitaba...

   Bir de elimde bu kitap olmasına rağmen ciltlisini de alsam mı almasam mı diye çok düşündüm. Yani netice de biraz oburluğa giriyor. -Aa bak benim elimde var ama gidip gene alıcam tarzı yani- Gene de ciltli seriyi bozmamak adına alacağım. Netice de kitaplar konu olduğunda oldukça oburum ¨~¨


  
      Ve sıraa alıntılar kısmına geliyor... -En sevdiğim ^.^ -


"Bana gül göndermiş."

Hattın diğer ucundan, hayal kırıklığını belirten bir hırlama geldi. "Hayatım, nadiren randevuya gittiğini biliyorum ama o şeyleri sokak köşelerinde beş papele satıyorlar."
"Kristalden yapılmış." Elena konuşurken, kristal gülün ışıltılarından gözünü alamıyordu. "Ay, olamaz."
"Ne olamaz?"
Elena ağzı açık bir halde en yakın çekmeceye uzanıp fazla hafif olduğu için nadiren kullandığı ince keskiyi aldı ve gülün sapındaki bir bölgeyi hafifçe kazımaya çalıştı. Bıçak işlemiyordu. Sonra bıçağı tersine sürttü ama bu kez gül 'çizilmelere dayanıklı' bıçağı çizdi. "Ay olamaz."
"Ellie, neler olup bittiğini hemen anlatmazsan yemin ederim seni eşek sudan gelene kadar döverim. Ne oluyor? Kan emen mutant bir gülmüymüş?"
Elena kahkahasını tutup elindeki tarif edilmez güzellikteki şeye baktı. "Kristal değilmiş."
"Kübik zirkon mu? diye sordu Sara kuru kuru. "Ay, dur bir dakika, yoksa plastik mi?"
"Elmas."
Ölüm sessizliği.

Sonra öksürük.

Oyun mu oynamak istiyorsun Melek Çocuk? Haydi oynayalım. Beni bul.                                                                                                                       

 Dmitri:
"Ama bir sanatçının elinde bütün acılar zevke dönüşür."

  Kan. Kendini öldürtmeye mi çalışıyordu? "Özür dilerim. Akşam... yemeğini böldüm."
  Dmitri sırıttığında, Elena'nın orada olduğunu bildiği sivri dişlerini göstermedi. "Telafi etmek için kendini mi öneriyorsun?"

"Başka birini seçersen Elena... Ona yapacakların insanlık tarihinin en büyük kabusu olur."

Elena gözlerini açmaya yeltendiyse de başaramadı. Zihin sesi her ne kadar güçsüzse de dik başlıydı. Vampir olmak istemiyorum. Kan emmek bana göre değil.

 Bu bir ölümse Lonca Avcısı, o zaman seninle öteki tarafta görüşeceğiz.


Son olarak puan sıralamasına bakalım.
Vikitap Puanı: 8.4/10
Goodreads Puanı: 4.12/5
1000Kitap Puanı: 8.6/10


Ve benim puanım... 5/5